Geçen günlerde başta İngiltere basını olmak üzere tüm dünyada bir şok etkisi yaratan ve 168 yıllık ‘News of the World’ gazetesinin kapanmasına yol açan ‘telekulak’ skandalı, medya patronu Rupert Murdoch’un başını epey ağrıttı ve daha da ağrıtacağa benziyor. İşte 6 milyar doları aşkın servetiyle dünyanın en zengin 40 insanı arasında yer alan Murdoch imparatorluğu... 
 
Okul gazetesinde düzeltme yaparak başlayan ve zamanla dünya siyasetine yön veren bir medya patronuna dönüşen Rupert Murdoch’un gazetecilik serüveni, babası Sir Keith Murdoch’a dayanıyor. Avustralya’da yerel bir gazetenin sahibi olan Sir Keith Murdoch, aynı zamanda bu ülkedeki gazeteciliğin öncülerinden biriydi. 1932 yılında doğan Murdoch, ailenin tek oğluydu ve babası Keith, tıpkı kendisinin gibi oğlunun da gazeteci olmasını istiyordu. Eğitim hayatına, Avustralya’nın en seçkin ailelerinin çocuklarının okuduğu Geelong Grammar’de başlayan Rupert, daha 16 yaşına varmadan, okul gazetesinin redaktörlüğünü üstlenmişti. Üniversite hayatına Worcester College’da adım attı ve burada politika, ekonomi ve felsefe eğitimi gördü. Oxford Üniversitesi’ne devam etti. Henüz 22 yaşındayken, babasının vefat etmesi üzerine Avustralya’ya dönen Rupert, kendisine miras kalan yayınevini devraldı ve genç yaşında News Limited şirketinin patronu oluverdi. 
 
Hırsın getirdiği servet 
Rupert, hem özel hayatında, hem de mesleğinde çok hırslıydı. İlk adımını, rakip gazeteleri banka kredileriyle satın almak suretiyle attı. Gitgide büyüyen yayınevi, yavaş yavaş tüm Avustralya medyasına hâkim olmaya başlamıştı. Ancak banka borçlarını ödeyebilmek için, satın aldığı gazetelerinin tirajını arttırması ve reklam gelirlerin bir an önce yükseltmesi gerekliydi. Rupert Murdoch, bunu sağlayabilmek için medyada ‘magazin’ ve çıplaklığa daha fazla önem vermeye başladı. Arka sayfa güzeli kavramını getirdi. 
 
60’lı yıllara geldiğimizde Murdoch, Avustralya gazeteciliğinin önde gelen ismi olarak anılıyordu. Artık işlerini uluslararası boyuta taşıma zamanının geldiğini düşündü ve ilk olarak Yeni Zelanda’da bir gazete satın aldı. 60’lı yılların sonunda ekonomik sorunlarla boğuşan İngiltere’de, Murdoch krizi bir fırsat olarak değerlendirdi ve ‘News of the World’ isimli, dönemin en çok satan pazar gazetesini satın aldı. Ancak asıl kârlı çıkışı, 1969’da aldığı The Sun’la yapacaktı. Avustralya’da denediği ve oldukça başarılı olduğu pazarlama stratejileriyle, bu gazetelerin tirajı kısa zaman zarfında 650 binden 4 milyona kadar yükseldi. 
 
İlişkilerini kullandı 
Hırsı onu Amerika pazarına taşıdı. Tarihinin tek tük fiyaskolarından birini New York Post gazetesini satın almakla yaşadı ve burada birkaç milyon dolar zarar etti. Zira Avustralya’da ve İngiltere’de başarılı olduğu pazarlama stratejileri, Amerika’da işe yaramıyordu. Ancak Murdoch durmadı ve yola devam etti. Amerikan pazarında yaşamış olduğu hezimet onu öylesine etkilemişti ki, kesin zafere ulaşmak için her yolu mubah görmeye başladı. Bu amaçla ilk olarak 1985 yılında Amerikan vatandaşlığına geçti. Önce bir uydu istasyonu, sonra da ufak bir televizyon şirketini satın aldı. Hemen ardından, 20th Century Fox adlı film şirketini devralarak, hepsini Fox Television adı altında bir TV zinciri olarak birleştirdi. Buradan elde ettiği gelirle, Avrupa genelinde faaliyet gösteren Sky Channel’ı aldı. 
 
2000’li yıllara geldiğimizde Rupert Murdoch, dünyanın çeşitli ülkelerinde yayın yapan 132 adet gazetenin ve onlarca televizyon kanalının sahibiydi. Sadece İngiltere’de faaliyet gösteren News Corp, küresel medya pazarına hâkim ilk on şirket içerisinde beşinci sırada yer alıyordu. Murdoch, artık sadece bir medya imparatoru değil, sahibi olduğu yayın organlarında kamuoyunu yönlendirmesiyle ün yapmış bir tirandı. Öyle ki, dünyanın önde gelen politikacılarıyla olan ilişkilerini, ekonomik çıkarlarına uygun olarak kullanmaktan çekinmiyordu. 
Ta ki geçen haftalarda yaşanan telekulak skandalına kadar. 22 yıl boyunca News of the World gazetesinde görev yapan editör Rebekah Brooks’un yasadışı telefon dinlediği iddiaları nedeniyle, 168 yıllık mazisi bulunan gazete yayın hayatına son vermek zorunda kaldı. Murdoch, şimdilerde tüm dünya gündemine oturan ‘telekulak’ skandalıyla uğraşıyor. 
 
Neden sevilmiyor? 
Özellikle Irak’ın işgal edilmesi sırasındaki tavrı nedeniyle eleştirilerin odağındaydı. Sahip olduğu gazetelerin ‘savaş çığırtkanlığı’ yapması ve George Bush’un Irak politikasını destekleyici yazılar sebebiyle birçok kez eleştirilmişti. 
 
Siyasi bağlarını ekonomik çıkarları için kullanmaktan imtina etmemesi, çeşitli kesimler tarafından birçok kez eleştirilmişti. Bunun en önemli örneğinden birisi, Irak’ın işgali sonrası petrol fiyatlarının 20 doların altına düşeceğini ve bunun da dünya ekonomisini tümden rahatlatacağını belirten açıklamalarıydı. Her krizi fırsata dönüştürmeyi bildiği için bu görüşleri, kafalarda soru işareti bırakmıştı. 
 
Sosyal güvence olmadan çalıştırdığı on binlerce işçiye karşı tutumu, şüphesiz kamuoyunda en fazla tepki çeken unsurlardan biriydi. Sendikalardan nefret ediyordu ve hayatına bir ‘sermaye fetişisti’ olarak devam ederek sahip olduğu şirketleri, kapitalist bir medya imparatorluğunun parçaları haline getirdi. 
 
Kendisi Amerikan vatandaşı olduğu halde, birçok şirketinin Avustralya’da yer alması, kafalarda soru işaretlerine sebep olmuştu. Vergi işlemlerinde usulsüzlük yaptığı iddia edilen Murdoch’un, vergi cenneti Cayman Adaları bankalarında off-shore hesapları olduğu biliniyor.