Referandum yapıldı ve millet sözünü söyledi.

Yapılan Referandum sonucunda evet tarafı istediği sonucu aldı.

Yasama gibi Yürütmeyi de artık millet belirleyecek, Hükümetler sandıkta kurulacak.

Koalisyonlar ve Siyasete müdahale dönemi nihayete erdi.

“Bizim istemediğimiz hiç bir şey yapılamaz!” diyenler.

Siyasete müdahale etmeyi alışkanlık haline getirenlerin, siyaset üzerinde kurdukları vesayet dönemi bitti.

Bundan sonra isteklerini hayata geçirmeleri ancak seçim sürecinde yapacakları çaba ve  millete projelerini kabul ettirmeyle mümkündür.

Darbeyle, yargıyla, medya ve sermaye ile seçilmişleri korkutma dönemleri bitti.

Artık kim ne istiyorsa, istediğini millete kabul ettirmek zorunda.

Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra, yeni sistemle hükümet sandıkta kurulacak.

Kısacası; vesayetçiler bir imkândan daha mahrum olmuşlardır.

Milletimiz için hayırlı olsun!

Milletimiz verdiği kararla, evet tarafında olanları değil, kendi elini güçlendirmiştir.

“Kararı nasıl bulduğumu” soran arkadaşlara söylediğim gibi “Milletimiz Evet tarafına ihtiyatlı destek” vermiştir.

Özellikle Ak Parti ve Cumhurbaşkanımıza “Size güveniyorum ama bu güven sınırsız ve sürekli değil.” demiştir.

İnanıyorum ki, Cumhurbaşkanımız ve AK Parti bu mesajı doğru okuyarak aldığı desteğe rağmen kendini sorgulayacak, hatalarını araştıracaktır.

Referandumda Ak Parti kendisine destek veren seçmenden %42’sini koruyabilmiştir

Bu oran 7 Haziran seçim sonuçlarına tekabül eder.

Geri kalan %10’luk oran MHP ve muhafazakâr Kürt milliyetçisi seçmenden gelmiştir.

Kürtlerin ve Türklerin “Organik Milliyetçi” anlayışa sahip olanları, milli iradenin egemenliği ve ortak gelecek konusunda ülkeye verdikleri olumlu mesajı tekrar vermişlerdir.

Zira 1 Kasım seçimlerinde de bu seçmenler aynı şekilde davranmışlardır.

Bu ortak irade ülkemiz için imkân ve kazanım olarak görülmeli...

AK Parti ve Cumhurbaşkanımız sandıktan çıkan sonuca göre, şehirli ve genç seçmenden beklediği desteği alamamıştır.

Acilen bu iki kesimle irtibat ve bağını güçlendirecek bir dil bulmalıdır.

Yapılan hizmetleri anlatarak bu kesimlerin iknası mümkün görünmüyor.

Hele bu seçmen kitlesini, bazı Ak Parti taraftarları gibi “Nankörlükle” suçlamak akıl karı değildir.

Bu anlayış ve üslup sıkıntılıdır.

Özellikle genç seçmenlerden “Hizmet mi Özgürlük mü?” Seçeneğiyle karar vermesi istendiğinde alacağınız cevap “Özgürlük, adalet ve vicdan” olacaktır.

Ak Parti kurulduğu günden beri “Özgürlük, adalet  ve kalkınmayı” şiar edinmiştir.

Yapılan kalkınma hamleleri ve sosyal hizmet politikaları, toplumun “Özgürlük ve adalet” taleplerini ötelemeyi gerektirmez.

Kronikleşmiş vesayetçi anlayışın yok edilme çabası, küresel odakları rahatsız etmiştir.

Bu kesin.

Karanlık odaklar ülkemizin demokratikleşme çabalarını kirlendirmek için her yalana baş vurmakta, bilgi kirliliği oluşturmaktadır.

Ak Parti alınan sonuçtan sonra, kendine ve üslubuna çeki düzen vermelidir ki; karanlık odaklara malzeme verilmesin.

Özellikle parti veya Cumhurbaşkanımız adına kendilerinde konuşma hakkı gören yazarçizer ve entelektüeller üslubuna dikkat etmelidir.

Sağa sola tehditler savuranlar;

Kuruluşundan beri iktidarı destekleyen mütedeyyin insanlar ve STK’ları (İHH gibi) seviyesiz bir şekilde eleştirilmemeli, baskıcı bir düzen kurulacak düşüncesinin uyanmasına fırsat verilmemelidir.

Böyle davrananlar ciddi bir şekilde uyarılmalı, tehditkâr üsluptan vazgeçmeleri sağlanmalıdır.

Zira,  Ak Partinin üslubu bozuk “Kalemşörlere” ihtiyacı yoktur.

Varlıkları “Adalet, hukuk ve nezaket” isteyen insanlarda tedirginlik ve nefret oluşturmaktadır.

Bu kişiler bozuk üsluplarını sürdürürlerse 2019 seçimleri risk altındadır                                                                                                                                     En azından yürütmede olmasa bile, Yasamada işler kolay olmayacaktır.

Bu sebeple, iyileştirme ve normalleşme şattır.

Toplumda, 15 Temmuz ihanet ve kalkışmasından sonra verilen haklı mücadelede ciddi bir şekilde yara alan ve zedelenen “Hukuk ve adalet” duygusunun tesisine odaklanma zarureti oluşturmaktadır.

Haklarında FETÖ ile bağı ve isnat edilen suçun sübutunu sağlayan deliller bulunmayanlarla ilgili kararların yeniden gözden geçirilmesi de ayrıca ele alınmayı gerektirmektedir.

Çünkü toplumda “Mağduriyet algısı” giderilmediği gibi gerçek suçluların yakalanmadığı inancı mevcuttur.

 

 

Aydınpost ANDROID'de TIKLA İNDİR!   Aydınpost APPSTORE'da TIKLA