Yaklaşık 2.5 milyon kişinin başvurduğu yarışma programları vatandaşların umut kapısı oldu. Var Mısın Yok Musun ise, yarışmacılarına en çok kazandıran ve katılımı yüksek olan yarışma programı olarak dikkat çekiyor

İstanbul Serbest Muhasebeci ve Mali Müşavirler Odası'nın (İSMMMO) “Hayaller Yarışıyor” başlıklı araştırmasına göre, televizyonlarındaki yarışma programlarına ilgi artıyor, her 100 yetişkinden 15'i yarışmacı olmak istiyor. Araştırmaya göre, Türkiye'de yaklaşık 2,5 milyon insan yarışma programlarına yarışmacı olmak için başvurdu ve sırada bekliyor. Türkiye'de her 100 yetişkinden 15'inin televizyonlarda yarışmacı olmak istediği ortaya çıkıyor. Dizilerin bölüm başına maliyeti, 100 ila 300 bin TL arasında değişirken, yarışma programları ise dizilerin 4'te biri maliyetlerle yapılıyor.
VERGİLER CEPTEN GİDİYOR

Yerli diziler, haberler, müzik-eğlence programları ve yerli sinemalardan sonra en çok reklam alan program, yarışmalar oldu. Reklam tarifeleri kanallara göre farklılık gösterse de, “prime time”da yayınlanan reklamların saniye fiyatı 200-400 TL arasında değişiyor. Ödül almaya hak kazananlar, ödüllerden doğan ÖTV, KDV, plaka vergisi, stopaj gibi her türlü vergileri kendilerinin karşılaması gerekiyor.

BÜYÜK ÖDÜL 1 MİLYON TL

Türk televizyonculuk tarihinde en büyük ödül, bugüne 1 milyon TL olarak seyirciye vaat edildi. Var Mısın Yok Musun, yarışmacılarına en çok kazandıran ve katılımı yüksek olan yarışma programı olarak dikkat çekiyor. Var Mısın Yok Musun adlı yarışmada bugüne kadar dağıtılan ödül ortalama 11 milyon TL. Ancak yarışmanın sahibi Acun Ilıcalı da eskiden yarışmaya daha çok ekranda olmaktan hoşlanan yani şöhreti sevenlerin başvurduğun, son dönemde ekonomik sıkıntılarla birlikte bu durumun değiştiğini belirtti.


Ekranlar şans oyunu platformuna döndü

İSMMMO Başkanı Yahya Arıkan, yarışmaların çoğunlukla para kazandırmaya dönük olduğuna ve bu yönüyle ekranların birer “şans oyunu platformu”na döndüğüne dikkati çekti. Ekonomik krizin, arayışı da artırdığını, birbirinden farklı biçim ve konularda olsa da yarışmalarda maddi vaatlerin “uçuştuğunu” belirten Arıkan, yarışma programlarının ciddi bir reklam pastası olduğunu, son araştırmaların TV kanallarının daha az maliyetli yapımlara yöneldiğini gösterdiğine işaret etti. Arıkan, “Televizyonlarda yayınlanan yarışmaların bir bölümü katılımcılarına 'şöhret'i vaat ederken, önemli bir bölümü de para kazanabilme olanağı sunuyor. İnsanlar için birer umut kaynağı oldu” yorumunu yaptı.


Sözleşmeli para taahhüdü

'Var mısın Yok musun 'un ilk yarışmacılarından biri olan Ömer Boran, hikayesiye de herkesi ekrana bağlamıştı. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde Onkoloji Enstitüsü'nde kanserli çocuklara hizmet veren ilköğretim okulunda öğretmenlik yapan Ömer Hoca'nın bu okulda çalışmaya başladıktan kısa bir süre sonra biricik oğlu Yağız'ın da lösemi olduğunu öğrenmesiyle yaşadığı şoku bu yarışmada izleyiciler de birlikte yaşadı.

Yarışmaya, lösemili oğlunun tedavisi için giren Ömer Hoca, 'Paralar kesinlikle ödeniyor. Hatta bu 6 aylık sözleşme ile tahahhüt ediliyor. Sağlık nedeniyle bana hemen ertesi gün ödendi' dedi.


Ünlüler sunucu oluyor 30-50 bin TL kazanıyor

Yarışmaları, genellikle sanatçılar, oyuncular gibi ünlü kişiler sunuyor. Türkiye'nin en uzun soluklu yarışma programlarından olan “Çarkıfelek” adeta Mehmet Ali Erbil ile özdeşleşmiş durumda. Ünlü futbol hakemi Ahmet Çakar, oyuncular Tamer Karadağlı, Oktay Kaynarca, Cem Davran gibi isimler geçen dönem yarışma sunuculuğu yaparken halen, haber programı sunucusu Mesut Yar, Asena gibi şov dünyasının yakından tanığı isimler yarışma sunuculuğu yapıyor. Program sunucularının bölüm başına aldığı ücretin, 30 ila 50 bin TL arasında değiştiği belirtiliyor.


Yarışmalar krizle özdeş

ABD mortgage piyasasındaki krizle başlayan ve Türkiye dahil tüm dünya ülkelerini etkisi altına alan küresel krizle birlikte öne çıkan ve vatandaşın umudu olan yarışma programları yıllar önce yine ABD'deki 1929 'Büyük Buhran' krizinde de öne çıkmıştı. Hatta bu kriz döneminde para kazanmak için dans yarışmasına giren bir çifti konu alan 'Atları da vurmasınlarª filmi de bu dönemle özdeşleşmişti. Uzmanlar, her kriz döneminde bu tür programların tavan yaptığını ve vatandaşlara umut kapısı olduğunu belirtti.