Geminin ikinci kaptanı Yakup Öztürk'ün eşi Füsun Öztürk (resimde), mürettebatın kurtarılması sürecinde destek göremediklerini belirterek, "Bizi arayan bir makam olmadı. En azından sadece 'kurtaracağız' demeleri yeterliydi" dedi.

Somalili korsanlar tarafından Aden Körfezi açıklarında kaçırılan 'Olig B' isimli geminin mürettebatı 16 aydır esir tutuluyordu. Kaçırılan gemideki Türk mürettebatın aileleri tarafından yapılan girişimler sonucu geminin bağlı bulunduğu Yunanistan'daki şirketin yetkilileri 15 milyon Euro fidye isteyen korsanlarla pazarlık yaptı. Uzun süren pazarlıkların ardından miktarı açıklanmayan fidye karşılığında 3 Türk denizci ve 15 Gürcistanlı kurtarıldı. Başka bir gemiye aktarılan mürettebatın, önce Kenya'ya,ardından da Türk denizcilerin hava yoluyla Türkiye'ye, 15 Gürcistanlının da ülkelerine gönderilecekleri öğrenildi. Türk denizciler Fuat Özçelik, Yakup Öztürk ve Mustafa Arıcıoğlu'nun aileleri de 16 aylık esaretin ardından aldıkları haberle büyük mutluluk yaşadı.

Geminin ikinci kaptanı Yakup Öztürk'ün eşi Füsun Öztürk, 16 aylık bekleyişin çok zor geçtiğini belirterek, "Kabus gibiydi. Hala kabus gibi geliyor. Yani hala eşimin buraya geleceğine inanamıyorum. Hala bir kabus içerisindeyim. Yüzünü görmediğim takdirde inanamayacağım. Aklımdan her türlü kötü şeyi geçirdim ama daha çok metanetli olmaya çalıştım. Ancak uzun süre olduğu için bu 16 ay gelemeyeceklermiş gibi de geldi. Ama hep iyiyi düşündüm sonucu da başarılı oldu" dedi.

Öztürk, Türk mürettebatın kurtarılması sürecinde destek göremediklerini belirterek, "Bize bir geri dönüş olmadı. Bizi arayan bir makam olmadı. En azından sadece 'Kurtaracağız' demeleri yeterliydi. Belki biraz rahatlamamızı sağlardı. Dışişleri Bakanlığına, başbakanlığa mektuplar gönderildi. Başbakanımız Somali'ye giderken, olay zaten 12 Ağustos günü de basında yer almıştı. Ama bilmiyorum hani bu konu üzerinde çok durulmadı sanırım. Sanırım başka birileri buna bir el attı ama biz de bilmiyoruz. Fidyenin ödeneceği söylendi. Ama ne kadar ödendi ya da kimler ödedi hiç bir bilgimiz yok. Zaten şirketten bizi 16 ay boyunca kimse aramadı biz aradık onları daha çok. Çoğunda da ulaşamadık" diye konuştu.

"EN SON NİSAN AYINDA KONUŞTUK"
"Eşinizle bu süre zarfında görüşebildiniz mi?" sorusu üzerine de Füsun Öztürk şunları söyledi;

"Eşimle çok az konuştuk. Zaten son konuşmamız Nisan ayındaydı. Ondan sonra 8 Ocak günü beni aradı ve bırakılacaklarını söyledi. Yani 8 ay ben eşimin sesini duymadım. Bırakılacağı haberinden sonra görüşme şansımız olmadı. Son görüşmemizde bırakılacaklarını söyleyince ben inanamadım. 'Gerçekten mi?' diye sordum 'Gerçekten' dedi. Sesi iyi geliyordu. O kurtarılmış olmanın bir sevinciydi sanırım. Ama nasıl bir psikolojideler onu merak ediyorum. Sadece özgürlüğün vermiş olduğu bir sevinç sesi vardı. 16 ay boyunca belki 7-8 sefer konuşmuşuzdur. Hep 2-3 dakikalık sürelerde konuşuyorduk. Nasıl olduğunu bile soramıyordum. Kendisi direkt "biz kötü durumdayız, bizi öldürecekler, tehdit ediliyoruz, fidye gelmezse bizi öldürecekler" diyordu. Güverteye çıkarıp bağlayarak 3-4 saat güneşte beklettiklerini anlatıyordu. Kötü konuşmalardı yani."
Öztürk, eşinin kurtarıldığı haberi üzerine çok mutlu olduğunu ancak eşini henüz göremediği için kafasında soru işaretleri olduğunu vurguladı. Öztürk, bu süreçte kendilerine destek verilmemesini de eleştirerek, "Yani kimsenin bizimle alakadar olmaması. Sadece bir cep telefonum çalsaydı 'Biz arkanızdayız' ya da 'Hiç merak etmeyin, bu geçici bir durum' denseydi. Ne bileyim bir şey bekledim. Ama olmadı. Diğer denizcilerin aileleri ile de sürekli görüştüm. Hep aynı acıları paylaştık. Bir haber olmayınca elim telefona da gitmiyordu. Hep birbirimizden bekledik. Ta ki 8 Ocakta eşim ilk beni aradı. Ben herkese müjdeli haberi verdim. Armatör beni aramadı. Ben 16 ay İzmir'deydim. Annemle yaşadım. Pazar günü haberi aldım. Gece yola çıktım, pazartesi sabahı evimdeydim. Evimi de görmüyordum 16 aydır. Şimdi sadece mutluyum" şeklinde konuştu.