Günlük yaşamamızda çevremizdekilerle ilişkilerimizde ne kadar empati yapabilirsek o kadar az sorun yaşarız. İlk bakışta bize ters gelen bir davranış ve düşünceyi yargılarken, kendimizi o davranışı yapan veya düşünceye sahip kişi yerine koyabilirsek, ön yargılardan sıyrılabilirsek daha anlayışlı ve dolayısıyla daha barışçıl bir insan olabiliriz diye düşünüyorum.
Maalesef, çoğu insanda olan  bu empati yapma eksikliği ben de tam tersine fazlasıyla var...  Bu fazlalık bazen hastalık derecesinde kadar varıyor. Bunu size bir kaç örnekle açıklamak istiyorum:
 
Tarih 12 Ağustos 2000 
 
Rus eğitim denizaltısı Kursk, Barent Denizi’nde 108 metre denizaltında yanlışlıkla patlayan torpido yüzünden battı. Patlama sonrasında bölgeye intikal eden Rus, İngiliz ve Norveçli kurtarma ekiplerinin yoğun çabasına rağmen aralarında Müslümanlar’ın da bulunduğu 118 kişilik tüm mürettebatı hayatını kaybetmiştir. Battıktan sonra bir kaç gün boyunca denizaltından gelen sinyal ve seslerle daha yaşayanlar olduğu belirlendi. 
Bunların kurtarılması için çabalar sarf edilirken, olayla, kurbanlarla  aşırı empati yapan ben, nefes darlığı çektim. Üç gün boyunca evde nefes alıp verirken, hep son nefes alıp verişim olduğunu düşünüp boğuluyor hissine kapıldım. Gerçekten de yapılan araştırmalar, Kaptan Dimitri Kolesnikov'un da bulunduğu en az 23 kişinin patlamalardan saatler hatta günler sonrasına dek hayatta kalmış olabileceği kuşkusunu doğurmuştur. Enkazın yüzeye çıkarılmasını takiben yapılan incelemelerde, havadaki karbondioksidi yakalayıp yapay oksijen sağlayan potasyum süperoksit çubuklarının çoğunun kullanılmış olarak bulunması da bu tezi desteklemektedir.
 
Tarih 25 Mart 2009
 
BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu’nu içinde bulunduğu helikopter, 25 Mart 2009’da büyük bir ihtimalle suikast nedeniyle  Kahramanmaraş’ta düştü. Ölümünün perde arkası hala tam olarak aydınlatılamadı. Son iddialara göre bu olayda da FETÖ/PYD’nin parmağı olduğu şüphesi var. Kazadan 48 saat sonra helikopterin enkazı ve Muhsin Yazıcıoğlu dâhil 6 kişinin naaşı arama ekipleri içerisinden 17 gönüllü civar köylüsü tarafından Sisne ve Kızılöz Köyleri arasındaki Keş Dağı Kuru Dere Kanlıçukur mevkisinde bulundu. Enkaz, 48 saat süren arama çalışmalarının yapıldığı bölgenin içerisinde değil 115 km uzağında bulundu.
 
Yazıcıoğlu’nun arandığı bu 48 saatlik süre içerisinde her gün üzerime bir kaç battaniye ek olarak koyarak yatabildim. Sürekli olarak içimde üşüme hissi vardı. Tir tir titriyordum... Münih’te tanışıp sohbet etme olanağı bulduğum Muhsin Yazıcıoğlu ile empati yapıyordum. Adeta onun hissettiklerini hissediyor ve o orada üşürken, sıcak yatağımda yatmak bana utanç verici geliyordu.
 
Ve, tarih 15 Temmuz 2016
 
Ve o lanet gece... Türkiye’min uçurumdan döndüğü gece... Türk halkının demokrasi destanı yazdığı gece... FETÖ’cülerin benim terör hareketi olarak nitelendirdiğim darbe girişimi gecesi televizyonlardan izlediğimiz trajik sahneler. O gece masum halkın üzerine ateş açılması, darbeden habersiz rütbesiz Mehmetçikler'e yapılan linç girişimleri, yüce meclisimizin bombalanması gibi olaylardan çok etkilendim.
 
Bu tüm korkunç olaylar arasında empati krizim ise Gölbaşı Özel Harekat Dairesi’nin şerefsizlerce bombalanması esnasına yaşamını yitiren 51 yiğit polisimizle tuttu. Düşünün, yıllarca en modern tesislerde en modern savunma ve saldırı tekniklerini öğrenmişim, en modern silahları kullanabiliyorum. Türk ordusunun üniformasını giyen, beyni yıkanmış bir şerefsiz bir terörist üzerinde Ayyıldız olan Türkiye Cumhuriyeti’min uçağı ile bulunduğum binayı bombalıyor.
 
Ve ben parmağımı bile kımıldatamıyorum.
 
Bombanın yarattığı 3000 derecelik ısıda tozum bile kalmıyor, tabutuma ağırlık konularak yakınlarıma teslim ediliyorum.
 
İşte bu durumu ruhumun derinliklerinde çok acı bir şekilde hissettiğimden, üç gün boyunca hasta yattım, odamdan çıkmadım.
 
Üç gün boyunca kendimi savunamadan kalleşçe öldürülmenin acısını çekerken, tek tesellim, bu FETÖ ağırlıklı çetenin hedeflerine ulaşamaması oldu.