Aradan geçen 14 yıla rağmen, uğradığı tecavüzün öğrenilmesinden korktuğu için adını saklıyor. Adının ‘x’ şeklinde yazılmasını istiyor. Bayan X, iddiaya göre, 1997 yılında Habur 2. Sınır Bölük Komutanlığı’ndaki bir barakada bir ay yasadışı şekilde gözaltında tutuldu, bir jandarmanın tecavüzüne uğradı, günlerce işkence gördü. Bir ay sonunda çıkarıldığı savcılıkta, tecavüze uğradığını söyledi. Bayan X’i aynı gün örgüt üyeliğinden tutuklayan adalet, tecavüz iddiasıyla ilgili soruşturmayı 14 yıldır sonuçlandırmadı. O gün 21 yaşında olan Bayan X, “Dosyayı kapatmak için ellerinden geleni yaptılar ilk günden beri” diyor. 
Bayan X, iddiaya göre, 1992’de PKK’ya katıldı. Altı ay sonra ayrılıp Adana’ya gitti. 1997’de bir kaçak topluluğuyla Almanya’ya gitmek üzere yola çıktı. Bulgaristan’da yakalandılar. İsminin ‘Slamet Taha’, kendisinin de Irak vatandaşı olduğunu söyledi. Bulgaristan, mültecileri Türkiye’ye iade etti. Türkiyeli kaçaklar bırakılırken, ‘Slamet Taha’ olduğunu beyan eden X, İstanbul Yabancılar Şubesi’ne gönderildi. Bir ay böyle geçti. 
 
Barakada bir ay 
Bir grup Iraklıyla birlikte 2 Mart 1997’de Habur Sınır Kapısı’ndaki 2. Sınır Bölük Komutanlığı’na teslim edildi. Irak’a gönderileceğini anlayınca asıl ismini ve Türkiye vatandaşı olduğunu açıkladı. Bunun üzerine derme çatma bir kulübeye konuldu. İddiasına göre 13-15 Mart 2007 tarihleri arasında, kulübede bir jandarmanın tecavüzüne uğradı, ağır işkence gördü. 66 günün sonunda, 4 Nisan 2007’de Cizre ve Şırnak Jandarma Komutanlığı’na teslim edildi. İlk ifadesinde, uğradığı tecavüzü anlattı. Aynı gün PKK üyeliği savıyla Şırnak Cumhuriyet Savcılığı’na sevk edildi. Savcılıkta da tecavüz iddiasını yineledi. Muayenesinde, ‘kızlık zarında eski yırtık’ saptandı. Fakat tutuklanan o oldu. 
Diyarbakır 4 No’lu DGM’de 26 Haziran 2007’deki ilk duruşmada tahliye edildi ve Pişmanlık Yasası’ndan yararlanınca hakkında hüküm verilmedi. Bu yargılama ne kadar hızlıysa, tecavüz iddiasına ilişkin muamele o denli ağırdı. Şırnak Savcılığı, 29 Nisan 2007’de dosyayı Silopi Savcılığı’na, Silopi 12 Mart 1998’de Cizre Savcılığı’na, Cizre 23 Mart 1998’de tekrar Silopi’ye... 
 
Keşif raporu kayboldu 
Silopi Savcılığı, beş yıllık bekleyişten sonra 5 Mayıs 2003’te Habur 2. Sınır Bölük Komutanlığı’nda keşif yaptı. Keşifte iki asker dinlendi. Bilirkişinin keşifte hazırladığı raporuysa dosyadan kayboldu. Bayan X’in verdiği eşkâl doğrultusunda robot resimler çizildi. Dönemin Bölük Komutanı İsmail Mollaoğlu, asli faildi. Mollaoğlu’nun fotoğrafının bu dosyaya konulmasıyla yetinildi. Hiçbir ifade alınmadı, teşhis yaptırılmadı. Sonra ne mi oldu? 
Silopi, dosyayı 7 Ocak 2004’te yine Cizre’ye gönderdi. Cizre, 5 Şubat 2004’te Silopi’ye geri verdi. Silopi, hiç işlem yapmadan Mollaoğlu’yla beraber dört asker hakkında ‘zorla ırza geçip kızlık bozmak ve kötü muamele’ iddiasıyla 27 Şubat 2004’te takipsizlik verdi. Gerekçesi de ‘kızlık zarında eski yırtık’ saptanmış olmasıydı. Avukat Eren Keskin ve Fatma Karakaş’ın itirazı üzerine takipsizlik kararı kaldırıldı. 
Silopi Savcılığı, dosyayı bir süre elinde tuttu; daha sonra savcılık avukat Eren Keskin’e, iddianame hazırlanıp yetkisizlik kararıyla Diyarbakır’a gönderildiğini söyledi. Fakat Keskin, aramalara rağmen dosyayı bulamadı! En son 2010’da dosyanın yeniden Silopi’ye iade edildiği ortaya çıktı. 
 
Dava açılsın istiyorum 
Bayan X, şu an ülkenin batısında bir ilçede yaşıyor. Evlenmiş, işe girmiş. Ailesinin desteğiyle ayakta 
durabildiğini söylüyor: “Yıllarca etkisinden çıkamadım. İçime kapanmıştım. Önceden sosyal bir insandım. Artık kimseyle konuşmuyor, odamdan çıkmıyor, kalabalıktan kaçıyordum. Erkeklere tahammül edemiyordum. Ailem özgüvenimi tekrar sağlamam için ellerinden geleni yaptı. Şu anda iyiyim.” 
Bayan X, soruşturmanın 14 yıldır sürüyor olmasını, “Kapatmak için ellerinden geleni yaptılar. Bilmiyorum, sebebi ne olabilir” diye yorumluyor. Dava açılmasını çok istiyor. Fakat dava açıldıktan sonra gündeme gelmekten çok çekiniyor. Ayrıca ilk adım olarak, Albay Cemal Temizöz Davası’nda müdahil olmayı düşünüyor. Çünkü tecavüz gördüğünü iddia ettiği tarihte, Silopi’den Temizöz’ün sorumlu olduğunu kaydediyor. “Kendisini bizzat görmedim. Ama orada yaşananlardan haberi vardır mutlaka. O ayın hesabını sormak isterim” diyor. 
 
Eksikleri mahkeme saptadı 
Avukat Eren Keskin ve Fatma Karakaş, Siirt Ağır Ceza Mahkemesi’ne yaptığı itirazı kabul eden ve bugün Hâkimler, Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) üyesi olan Hüseyin Serter, 26 Mayıs 2004’teki kararında hukuk dışılıklara dikkat çekiyordu: 
“Soruşturma sırasında gözaltı giriş-çıkış raporlarını düzenleyen doktorların dinlenilmediği, sadece bölük komutanı olan sanık İsmail Mollaoğlu’nun isminin tespit edildiği, diğer görevliler üzerinde durulmadığı gibi ifadelerine de başvurulmadığı, müşteki ayrıntılı bilgi ve eşkâl verdiğinden gerekirse yer gösterme ve çok sayıda fotoğraftan zanlı olabilecek kişilerin usulünce teşhis ettirilmediği, bilirkişi krokisinin celp edilmediği, yakalama ya da teslim olma tutanağının neden tanzim edilmediğinin araştırılmadığı, soruşturmanın eksik olduğu, AİHM’nin ülkemiz hakkındaki kararlarda da vurgulandığı üzere soruşturmanın iddianın ciddiyeti karşısında daha etkin yapılması gerektiği...” 
Avukat Eren Keskin, kendisine iddianamenin hazırlandığı yönünde bilgi verildiğini ancak tüm aramalarına karşın iddianameye ulaşamadığını belirterek, dosyanın halen Silopi’de ve soruşturma aşamasında olduğunu söyledi. Dosyaya göre tecavüz suçunun çok açık olduğunu vurgulayan Keskin, “Bu, akıl alır bir şey değil. Aslında tecavüz çok açık. Bugüne kadar işkenceden ceza verildiyse de tecavüz nedeniyle kimse ceza almadı. Büyük ihtimalle bu nedenle dava açılmadı” diyor.