Gemi inşa ve denizcilik sektörünün 5-6 yıllık altın döneminin bittiğini ve krizle birlikte tarihinin en kötü günlerini yaşadığını belirten Kalkavan, “140 tersaneden 120’si zorda. Bankalar artık sektöre kredi açmıyor. 30 milyon dolara kadar inen gemileri parası olanlar ucuza kapatıyor” dedi.
 
Bir yanıyla işadamı, bir yanıyla ‘uzak yol kaptanı’, bir yanıylamotosikletine atlayıp gezmeyi seven, dünyaya metelik vermeyen genç ruhlu insanoğlu. İş grubuna ‘Beşiktaş’ adını koyacak kadar bu takımın fanatik üyesi. Hepsinden önemlisi ise, 200 yıldır denizci olan Kalkavan Ailesi’nin yaşayan en aktif üyesi.
 
Ona, “Denizlerin Efendisi” diyenler de var. Çünkü, Türk bandralı gemilerde 1milyon 200 binlik tonajla hala birinciliği elinde tutuyor. İhsan Kalkavan’dan söz ediyorum. Küresel kriz, denizcilik sektörünü 5-6 yıllık “Lale Devri”nden sonra dibe çekse de Kalkavan, “Biz de darbe yedik ama her şeyden vazgeçeriz, denizden asla” diyor.
 
Atatürk’ün en sevdiği otel olan Pera Palas’ı, bizzat oğlu Yavuz Kalkavan’ı görevlendirerek 4.5 yıllık bir restorasyon döneminden sonra yeniden hizmete açmasıyla son sürprizini yapan Kalkavan’la bu söyleşide onun ve ailesinin bilinmeyen yönlerini, denizdeki krizin ayrıntılarını ve ailenin “trafik kazaları”yla özdeşleşen öyküsünü konuştuk. Kalkavan, ölümlü trafik kazası yapan ve yurt dışına kaçan yeğeni Faruk Kalkavan’a da bizim aracılığımızla “Faruk, ülkene dön, cezanı çek, kurtul” çağrısını yaptı.
 
İhsan Bey, sohbete ana işkolunuzla başlayalım. Denizlerde ve tersanelerde neler oluyor? İşçi ölümhaberleri de gelmiyor. Bu durumu hayramı yormalıyız?
 
Tersanelerde artık iş kalmadı. Büyük bir furya dönemi vardı. Her tersane 2-3 yıllık siparişler almıştı. 2003 ve 2004’ten itibaren güzel bir yükseliş trendi gösterdi. Navlunlar çok yüksek olunca gemilere de talep çok artmaya başlamıştı. 2008 sonundaki krize gelmeden 5- 6 yıl önceki durumu anlatıyorum. Dünya denizcilik tarihinde görülmemiş kadar rahmet ve bereket vardı. Krizle birlikte bu bitti. 5-6 yıl denizcilikte tarih yazıldı. Tonaj, dünyada ikiye hatta iki buçuğa katladı. Dünyada ticaret hacmi yüzde 7 ila 9 arasında gelişme olurken, gemicilikte yüzde 50 büyüme oldu. Türkiye’de ise dünyaya göre büyüme, biraz daha yüksek oldu. Artık tüm bunlar geçmişte kaldı.
 
Türkiye fotoğrafına bakınca, krizin faturasına neler yansıdı?
 
Armatörler olarak müthiş çöküntü içindeyiz. Denizcilik perişan, dolayısıyla tersaneler de perişan durumda. 140 tersaneye çıkmıştık. Bugün Yalova - Altınova’da ve Tuzla tersanelerinin yer aldığı Marmara kıyıları başta olmak üzere Karadeniz’deki tersanelerde de yaprak kıpırdamıyor. Altınova’da tersaneler bölgesinde 40’ın üzerinde parselasyon vardı. Kimisi başlamıştı, yarıda kaldı, kimisi ise daha başlamadan yani doğmadan öldü. Oysa krizden önce biz, gemi inşa sıralamasında 26- 27’nci iken 6’ncılığa kadar yükselmiştik. 140-150 tersaneden 120 civarındaki atıl vaziyette yani çalışmıyor. İş yok.
 
İskenderun’daki tersane yatırımını askıya aldık
 
Sizin durumunuz hangi noktada kilitlendi?
 
Bizim Yalova Altınova’da oldukça büyük bir tersanemiz var. O çalışıyor. 1500’e yakın işçi var, bazen bu sayı 1700’e kadar çıkıyor. İskenderun- Yumurtalık Bölgesi’ne yine büyük bir tersane inşa ediyorduk. Kriz yüzünden o yatırımı askıya aldık. Zararına veyamaliyetine çalıştık ama işçi çıkarmadık.
 
Sektörde batan firma çok oldu mu?
 
Ayakta kalan varmı acaba? Ancak bir elin parmak sayısı kadar firma ayakta kaldı. Bankalar, batanların üzerine gidecek ama geminin fiyatı kurtarmıyor. Gemiyi ipotek etmiş, fiyatı üçte birine düşmüş, bankanın alacağı 50 milyon dolarsa eğer, geminin fiyatı 30milyon dolara inmiş. Bu yüzden bankalar beklemeye girdi ama artık sabırlarının da kalmadığını görüyoruz. Zaten, bankalar birkaç firmanın dışında bu sektöre destek vermiyor.
 
Peki, bundan sonra neler olacak?
 
O dönemden böyle bir döneme geldik. 100milyon dolara aldığın geminin değeri bugün 30-50milyon dolar ediyor.
 
Ciner ile Sabancı fırsatı kullanıyor
 
Kriz, kimlere fırsat sunuyor?
 
Parası olanlar için fırsatlar doğdu. Mesela, Ciner Grubu süratle tonaj artırıyor. Devamlı gemi alıyor. Bu büyük bir avantaj. Sektöre girmek isteyenler için de ideal fırsatlar yaşanıyor. Gemiyi eskiye göre üçte bir fiyatına alabiliyorsun. Yine, Ömer Sabancı da büyük yatırımlara girdi. Biz en büyüklerinden biriyiz. Tonajımız 1 milyon 200 bin ton. Ciner ile Sabancı, dün başladılar, hemen hemen bizim tonajımıza yaklaştılar. Yakından bildiğim kadarıyla söylüyorum. Gelecekte Ciner’in sektörde bir numara olacağını da düşünüyorum.
 
Faruk, kaçma gel cezanı çek
 
Yeğeniniz Faruk Kalkavan, ölümlü bir kazaya neden oldu ve kaçtı. Canı yanan ailenin yerine kendinizi koyarsanız yeğeninize hangi mesajı verirsiniz?
 
Onları çok iyi anlıyorum. Çünkü bizimde çok canımız yandı. Faruk’un kaçmaması gerekiyordu. Onun ailesi, sahip çıkmadığımiçin bana kızgın ve aramız açıldı. Buradan bir çağrı yapıyorum: Faruk, kaçma, gel cezanı çek ve kurtul. Ne kadar kaçarsan kaç, bir gün yakalanacaksın. Neredeysen gelip seni alalım.
 
Yeni kanun Türk futboluna uymadı
 
Eskiden Beşiktaş’ın futbol sorumlusuydunuz. Şike olaylarıyla ilgili neler düşünüyorsunuz?
 
Ben, Beşiktaş’ta o görevdeyken, Aziz Yıldırım da Fenerbahçe’de aynı işi yapıyordu. Geçenlerde kendisini ve Tayfur Havutçu’yu hapishanede ziyaret ettim ve çok üzüldüm. Kendimi tutamadım, Yıldırım’ın karşısında da ağladım. O beni teselli etti. Hayatta her şeyi düşünürdüm ama Yıldırım’ın bu hale gelmesini düşünemezdim. O da başına gelenlere şaşırmış durumda. Bence, gerçek şudur; Yeni çıkarılan kanun, araştırılmadan yürürlüğe konulmuştur.
 
Gerçek suçlu, kanun mu sadece?
 
Kanunun etkisi büyük. UEFA ve FİFA, başka ülkelerde aşırı boyutlara gelen şike olaylarının önlenebilmesi aşırı radikal tedbirler alınmasını ve yasaların değiştirilmesini tavsiye etti. Ancak, Türkiye’de durum iyice araştırılmadan “Futbolda şiddeti” önleme adına yürürlükte olan o kanunu alıp aynen kopye ettik. 14 Nisan 2010’da çıkardık. Oysa, maddeler incelenseydi, belki de bu kadar katı bir kanuna ihtiyaç olmadığı görülecekti. Özellikle 55’inci maddeden görüyorum ki yeni uyanan bütün spor kulüpleri şikayet ediyor. Ama geç kalındı.
 
Ceza koyucular, adeta bir teröristin bile suçlanamayacağı maddeler koydular. Birileri, komplo kurulduğundan da söz ediyor ama buna ihtimal vermiyorum. İçeride tutulmalara o kadar alışıldı ki, halk da işin sorumluları da üzerine gitmiyor. Bence, Futbol Federasyonu eski Başkanı Mahmut Özgener’in kanun çıkarılmadan önce kulüpleri, futbolcuları ve yöneticileri aydınlatması gerekirdi.
 
Dünyada en iyi 7’inci butik otel
 
Pera’dan sonra yeni projeler olacak mı?
 
Otelcilik bize göre değil. Pera Palas’ı prestij projesi olarak değerlendirdik. Pera, dünyanın en iyi ilk 10 butik oteli arasında 7’nci sırada bulunuyor. Türkiye’de ise birinci sırada yer alıyor.
 
Pera, hayatınızda neleri değiştirdi?
 
20 sene oralarda oturmuşum. 20 sene Odakule’de ofisim vardı. Meğerse, ben Pera’yı hiç tanımamışım. İyi bir şey kazandırmanın keyfi var. Pera, başlı başına günlerce yazı dizisi yapılacak bir yer.
 
Pera Palas bizim prestij projemiz
 
Pera Palas’ın açılışı bir yılı dolduruyor. Acaba beklentileriniz karşılandı mı?
 
Geri dönüş mümkün değil. Ekonomik bakarsanız olmaz ama gayet güzel gidiyor. Geçen yıl ekim ayında açmıştık. 29 Ekim’de Cumhuriyet Balosu yaptık. Bu yıl da aynı baloyu yapacağız. Atatürk’ün hep katıldığı tek baloydu bu. Saraya gitmez, Pera Palas’taki baloya gidermiş sürekli. İlk balo hayatımdaki en güzel kutlamaydı. Şimdi Orient Bar’ı da açtık.
 
Merak ediliyordu, orada içki ikram edip etmeyeceğiniz. Bu konuyu çözdünüz mü?
 
Ben kendim içki içmeyen birisi olarak Pera’nın ve Cumhuriyet’in geleneklerine de saygısızlık yapamam. Gerekirse sektörü bırakırım ama eski Pera’da ne yapılıyorsa onu da yaparım.
 
Pera’yı alıp restore etmenizin özel bir anlamı var mıydı?
 
Sadece Atatürk’ten dolayı aldığımızı düşünmeyin. Süzer Ailesi, Mustafa Süzer kardeşleri, gelip bizimle konuştular. Çok iyi görüşürüz kendileriyle. Dediler ki, “TMSF ile hesaplaşıyoruz. Pera’yı size verelim.” Düşünüp taşındık, Kalkavan Ailesi olarak prestij yatırımlarına ihtiyacımız vardı. Kabul ettik. Adeta dökülüyordu. Biz el atmasaydık, bir gün çökebilirdi.
 
Ne kadar para harcadınız?
 
Kayıtlı olarak 24 milyon euro görünüyor. Ama, sonunda çıkıp yeniden baktık, tam 74 milyon dolar harcamışız. Pera’nın karşısında ayrıca iki apartman da restore ediliyor. O binalar da Pera’ya rezidans ve süitleri olacak. İki aya kadar tamamlanacak. Pera’ya gelenler oralarda da isterlerse kalabilecek.
 
bugün