Bugünkü yazı başlığını Kemal Tahir'in romanlarındaki diyalogları çağrıştırır biçimde 'Kurultayların Kemal' diye atan Engin Ardıç'tan ilginç bir CHP analizi geldi.

Ardıç'ın yazısındaki iddialar şöyle:

- Yeni bir ikiyüzlülük, yeni bir soytarılık türü geliştirdiler: Hem "Ergenekon yoktur" diye bağırıp çağırıyorlar, hem de "Dink cinayetinde örgüt niçin bulunamadı" diye söyleniyorlar...
Nasıl bir örgüt çıkacağını sanıyorlar acaba, Kanaryaseverler Derneği falan mı?
Uğur Mumcu'yu, Ahmet Taner Kışlalı'yı falan kimin öldürdüğünü sanıyor bu ahmaklar?
"Dinciler" balonunu artık kimsenin yutmayacağını iyi biliyorlar da, hani gene de bir umut, belki saptırırız...
Muhalefetin hallerine bak bak gül, beş dakika dinlen, gene gül.
Bu arada CHP saflarında da, kendilerinden başka kimseyi ilgilendirmeyen fırtınalar kopuyor.
Birbirlerini yiyorlar. Birbirlerini yemeye cumhuriyet tarihi boyunca devam edecekler, bazı gazetecilere de ekmek çıkacak.
Gene kurultay varmış.
"Tüzük kurultayıymış" ama şartlar uygun olursa "başkan değiştirmeceye" bile dönüşebilirmiş. Deniz Baykal ile Önder Sav artık bu sefer Kılıçdaroğlu'nu gerçekten devirmeye niyetlenmişler ama onlar da birbirlerini yiyorlarmış.
Bu tür kurultayların, şişman palyaçolara iskemle üstünde göbek atma, az satışlı gazetelere de sayfa doldurma olanağı sağlamaktan öte bir yararı yok.
Kurultayı elbette Kılıçdaroğlu kazanır.
Kaybetmesi için "esaslı" bir genel seçim yenilgisi gerekir, o zaman bile kaybetmesi "muhakkak" değildir, bir "ihtimaldir" yalnızca. Esaslı seçim yenilgisinden kastımız, oyların şöyle yüzde 10'lar düzeyine falan düşmesidir...
Çünkü, çok kişi buna da gülecek ama, Kılıçdaroğlu aslında başarılı bir başkandır. (Liderdir demedim.) Partisinin oylarını dört puan arttırmış adamdır. Daha da ne olacaktı, yok bir de iktidara mı gelecekti? Daha neler...
Bunu Kılıçdaroğlu da anladı. Basiretsiz ama aptal değil.
Baykal da anlamıştı, ölümünden sonra ansiklopedide yerini almayı garantilemişti merhum İsmail Cem gibi, ilelebet sürecek bir güldürüde "esas ana muhalefet çocuğunu" oynuyor, bu arada asıl görevi olan "bürokrasinin çıkarlarını ve esenliğini korumaya ve kollamaya" elinden geldiğince özen gösteriyor, yuvarlanıp gidiyordu...
Şimdi Kılıçdaroğlu da anladı: CHP hiçbir zaman seçim kazanamaz. Hiçbir zaman "Başbakan Kılıçdaroğlu" diye birisi varolmayacaktır.
Dolayısıyla ona düşen de, acıklı güldürüyü sürdürebildiği kadar sürdürmek.
Geçen gün gene biryerlere demeç vermiş, "yüzde 40 bekliyordum, alamayınca moralim bozuldu" falan demiş.
Samimi olduğuna inanmıyorum.
Yüzde 30 falan umuyordu, 26'da kalınca, evet bozuldu ama, "22'den 26'ya çıkmaya" da gizlice sevindi.
Bu da bir başarıdır CHP için. Elhak öyledir. Delegelerin akılları varsa bu adamı başlarında tutarlar.
Çünkü başka bir başkanla, bu seçimde aldıkları oy toplamını da göremezler.
Evet... Kurultay filmi başlıyor... Haydi, işi gücü olmayan gazeteci arkadaşlar, Megan Fox'un bacaklarıyla uğraşacağınıza, kapın kamerayı bilgisayarı, doğru kurultaya... İncir çekirdeğini doldurmakta zorlanan konularla uğraşmaya bayılırsınız.

habera.com