CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin demokrasi açısından geldiği noktanın “basılmamış kitabın imhası” olduğunu söyledi. Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında, özetle şöyle dedi:
 
GELDİĞİMİZ NOKTA: Demokrasi açısından geldiğimiz nokta budur, basılmamış kitabın imhası... Basılmadan toplanan kitap taslağı bilimin, teknolojinin sayesinde on binlerce insan okudu. Buyurun yasaklayın. On binlerce kişiyi hapse mi atacaksınız? Atmazsanız namertsiniz.
 
Basılmamış kitabın imhasına karar veren yargıçlara seslenmek istiyorum. Çocuklarınıza nasıl bir miras bıraktığınızı farkında mısınız? Sizin çocuklarınız, sizin torunlarınız ileride okula giderken “Benim babam yargıçlık yaparken henüz taslak halindeki bir kitabın imhasına karar verdi” diye övünecek mi sanıyorsunuz? Bir yargıç çocuklarına özgürlük için, demokrasi için, hukukun üstünlüğü için neler yaptım diye övünür. Eğer böyle bir mirası övünülecek bir miras olarak algılıyorsanız sizin çağınız 21. yüzyıl değil. Avrupa’nın engizisyon mahkemelerinde görev alabilirsiniz.
 
AVCI’NIN YARGICI: Hukukun üstünlüğü için çalışan, vicdanının sesini duyan yargıçları da var.
 
Bunlardan biri de “Ergenekon” soruşturması kapsamında tutuklu bulunan eski emniyet müdürü ve “Haliç’te Yaşayan Simonlar” kitabının yazarı Hanefi Avcı’nın davasına bakan yargıçlardan biri. İki davadan tutuklama kararı veriliyor. Yargıç diyor ki “Bu davadan tutukluluğunu kaldırsak yine hapiste kalacak. Delilleri karatma durumu yok ki.” Diğer iki yargıç, “içeride kalması lazım” diyor. Ve bu yargıcın muhalefet şerhindeki şu cümleyi dikkatinize sunmak istiyorum; “Savcılıkta 100’den fazla klasör olduğu halde bize sadece 16 klasör gönderildi. Belki başka bilgiler de var ama bunu bilmiyoruz.” Diğer iki yargıca soru şu: Bilmediğiniz delillerle ilgili nasıl karar veriyorsunuz? İnsan biraz vicdan olur, hukukun h’si olur. mısınız?
 
İNTERNET SİTESİNE KONULSUN: Arkadaşlarımdan rica ettim bu muhalefet şerhini İngilizceye çevirsinler, bizim internet sitesine koysunlar. Yanına da arkadaşlarım uygun görürlerse hukukun üstünlüğüne inanan Recep Tayyip Erdoğan’ın fotoğrafını. Bu sadece yargıçların ayıbı değil.
 
Bu artık hukukun, adaletin ayıbına dönüşmüştür. 21. yüzyılın Türkiye’sinde bir hukuk katliamı yaşanmaktadır. Ne eliyle? Özel yetkili mahkemeler eliyle.
 
Bir mahkemeyi siyasi otoritenin emrine veriyorsanız, orada hukuk olmaz. Zaten orada hukuk yok. Olmayan hukuk, hukuk kılıfı içinde götürülüyor.
 
Sessizliğini koruyan hukuk fakültelerine sesleniyorum; Sizin sessizliğiniz; sizin utancınızdır. Eğer siz hukuk fakülteleri, memur değil yargıç yetiştirseydiniz, yetiştirdiğiniz yargıcın vicdanı olsaydı, hukukun üstünlüğüne inansaydı, bu tür hukuk garabetleriyle bu ülke karşılaşır mıydı?
 
POLİS HALKIN POLİSİ: Bu hafta polis haftası. Polis bir gösteriyi dağıtıyorsa, bunu kendi istediğinden değil, birileri talimat verdiği için yapar. Geçenlerde bir siyasetçi, polisi tokatladı; yüreğimiz burkuldu. O bir kamu görevlisi, tokatlamamamız lazım, tam tersine sorunlarıyla ilgilenmemiz lazım. Polis tarafından orantısız güç kullanılıyorsa, sorumlusu polis değil, siyasi otoritedir, talimatı veren o çünkü. Bizim iktidarımızda Türkiye Cumhuriyeti’nin polisi, halkın polisi olacaktır.
 
AR DAMARI ÇATLAMIŞ: Başbakan demiş ki “Bunlar bizi taklit ediyorlar”... Senin programında aile sigortası mı var? Yok. Sen benden kopya çekiyorsun. Senin programında taşeronluğu kaldırmak mı var? Yok... Kimyalarını, ezberlerini bozduk. “Askerliği indireceğiz” dedik. Senin programında mı var ki “kes-yapıştır” diyorsun? Bir insanın ar damarı çatlarsa yalan söylemekten kendini alamaz.
vatan